|
|
Zül-Karneyn ve Hayati
Sevgili siir severler ve siir yazarlar bu günkü konumuz Hz.Zül-Karneyn olacak insallah,Hz.Zül-Karneyn Kuranda ismi gecen bir Insani anlatmakda.
ZÜLKARNEYN Adı Kur'ân'da geçer. Allah ondan övgü ile bahsetmiştir. Peygamber mi, yoksa veli mi olduğu ihtilâf konusu olmuştur. Zülkarneyn kelimesi Arapçadır. Zü ve karneyn kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Zü, sahip ve malik demektir. Karn ise, boynuz, perçem, tepe, zaman, güneş anlamlarına gelir. Karneyn, karn'ın tesniyesi yani iki tanesi demektir. Buna göre Zülkarneyn kelimesi iki boynuz sahibi şeklinde tercüme edilir (el-Firuzabadî, el-Kamusu'l-Muhît, Kahire 1332, IV, 257 vd).
Zülkarneyn'in kim oluğu ve neden kendisine bu lakabın takıldığı konusu, eskiden beri tartışmalı bir husus olarak devam etmiştir. Kendisine Zülkarneyn denilmesi, alimler tarafından, başının iki yanında iki boynuza benzer çıkıntıların bulunması, dünyanın şark ve garbını dolaşması, başının iki yanının bakırdan olması, örülmüş iki deste saçı olması, Allah'ın kendisine nur ve zulmeti musahhar kılması (emrine vermesi), yürürken nurun önünden, zulmetin ise arkasından gelmesi, şecaatı dolayısıyle bu lakabı almış bulunması, rüyasında gökyüzüne çıktığını ve güneşin iki tarafına asıldığını görmesi anlamlarında yorumlanmıştır.
Zülkarneyn'in kim olduğu hususu da, çok farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bilindiği gibi Zülkarneyn kelimesi onun esas adı değil, lakabıdır. Onun esas adı hakkında değişik görüşler ileri sürülmüştür. Birçok kişi, onun Büyük İskender (M.Ö 356-323) olduğunu iddia etmiştir. Fakat Kur'ân'da söz konusu olan Zülkarneyn ile Büyük İskender'in vasıfları birbirini tutmamaktadır. Zülkarneyn, Allah'a inanan, dürüst bir hayat süren ve peygamber olduğu bile ileri sürülen bir kişidir. Büyük İskender ise, tek tanrı inancından uzak, girdiği şehirleri yerle bir edecek kadar zalimve barbar bir insandı.
Zülkarneyn'in adı Kur'ân'da üç âyette geçmektedir:
"(Ey Muhammed), sana Zülkar neyn'den soruyorlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım. Biz yer yüzünde onun için sağlam bir mekan ve orada istediği gibi hareket edeceği yönetim hürriyeti hazırladık ve kendisine (muhtaç olduğu) her şeyden bir sebep verdik (ulaşmak istediği herşeye ulaşmanın yolunu, aracını verdik). O da (kendisini batı ülkelerine ulaştıracak) bir yol tuttu. Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca, onu, kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir kavim buldu. Dedik ki: Ey Zülkarneyn, (onlara) ya azab edersin veya kendilerine güzel davranırsın (onları güzellikle yola getirirsin. Nasıl istersen öyle yaparsın). Dedi: Kim haksızlık ederse, ona azap edeceğiz) sonra o, Rabb'ine döndürülecektir. O da ona görülmemiş bir azab edecektir. Fakat inanıp iyi iş yapan kimseye de en güzel mükâfat vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleriz (kolay işler yapmasını emrederiz, zor işlere koşmayız onu). Sonra yine bir yol tuttu. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu, öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlara güneşin önünden (korunacak) bir siper yapmamıştık. İşte (Zülkarneyn) böyle (yüksek bir mevkie ve hükümranlığa sahip) idi. Onun yanında (daha) nice (hükümranlık) bilgisi (tecrübesi ve vasıtası) bulunduğu biz biliyorduk. Sonra yine bir yol tuttu. Nihâyet iki sed arasına ulaşınca, onların önünde hemen hiç söz anlamayan bir kavim buldu. Dediler ki: Ey Zülkarneyn, Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onların arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi? Dedi ki: Rabb'imin beni içinde bulundurduğu (mal ve mülk, sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır. Siz bana insan gücüyle yardım edin de, sizinle onlar arasına sağlam bir engel yapayım. Bana demir kütleleri getirin. (Zülkarneyn) iki dağın arasını (demir kütleleriyle doldurup dağlarla) aynı seviyeye getirince, üfleyin dedi. Nihâyet o demir kütlelerini bir ateş haline koyduğu zaman; getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim, dedi. Artık (Ye'cuc ve Me'cuc) onu ne aşabildiler ne de delebildiler. (Zülkarneyn) dedi: Bu, Rabb'imden (kullarına) bir rahmettir. Rabb'imin va'di ge(lip Ye'cuc ve Me'cuc'un çıkması, yahut kıyametin kopması gerek)diği zaman, onu yerle bir eder. Şüphesiz, Rabb'imin va'di gerçektir" (el-Kehf, 18/83-98).
Bazı alimlerin rivayetine göre, Yahudilerden birkaç kişi, Hz. Muhammed (s.a.s)'e gelerek Zülkarneyn'in kim olduğunu sormuşlar. Bunun üzerine bu âyetler nazil olmuştur (en-Nisâburî, Esbâbu'n-Nuzûl, Mısır 1968, 75).
Diğer bir rivayette ise, Mekkeliler kitap ehli olan Yahudilere adam gönderip Hz. Muhammed (s.a.s)'i çetin bir sınavdan geçirmek için, birkaç soru hazırlayıp göndermelerini istemişlerdi. Onlarda şu üç şeyden sormalarını tavsiye etmişler: Ruh, Ashab-ı Kehf ve Zülkarneyn Bunun üzerine ilgili âyetler inmiştir (et-Taberî, Camiu'l-Beyân, Mısır 1373, XVI, 7).
Yukarıda meâli sunulan âyetlere göre, Zülkarneyn'in bazı özelliklerini şöyle sıralamak mümkündür. Zülkarneyn, üstün yeteneklere, geniş kudret ve imkanlara sahipti. Bilgili, kültürlü, dünya coğrafyasının önemli bir kısmını bilen ve ilâhî yardıma mazhar olan bir kişiydi. Zalimlere hadlerini bildiren, onları cezalandıran, ahiret gününe kesin bir şekilde imân eden, ona göre hareket eden ve iyi ahlaklı dindar toplumları himâye eden bir zattı.
Zülkarneyn, Hakk'a karşı teslimiyet gösterir, her şeyi ilâhî emrin istikâmetine çevirmeye çalışırdı.
Hz. Ali'ye göre Zülkarneyn ne bir nebi, ne dg bir kraldı. Fakat Allah'ın salih bir kulu idi. Allah onu sevmiş ve o da Allah'ı sevmişti (İbn İshâk, Kitabu'l-Mübtedâ ve'l-Meb'as ve'l-Meğazî, thk. Muhammed Hamidullah, Mağrib 1976, 185). İsmini duyduğunuz kimselerden yeryüzüne dört kişi mâlik oldu. İkisi mümin ikisi kâfir idi.Mümin olan ikisi Zülkarneyn il Süleymân (aleyhisselâm) idi. Kâfir olan ikisi de Nemrûd ile Buhtunnasar idi. Beşinci olarak yeryüzüne benim evlâdımdan biri yâni Mehdi mâlik olacaktır.
Tabiki bazi Alimlere göre Hz.Zül-Karneyn büyük Iskender veya eski Iran Imparatoru Hüsrev veyada baska bir imparator ola bilicegi de söyleniyor ama tam gercek bir kaynak olmadan bunlari öne sürmekte dogru olmuyor bize en dogru kaynagi Kurani Kerim vermekdedir ve onun özerinde durmak lazim yoksa her eski tarihde yasayan bir büyük imparator Hz.Zül-Karneyn olabilir asil önemli olan Kurani Kerimde anlatilan Zül-Karneyndir. Evet bu günkü konumuz Hz.Zül-Karneyn oldu insallah,gönül isderdiki daha vazla anlatayim ama tam gercek manasila Kurandan baska bir rivayet yok Hz.Zül-Karneyn hakkinda.Bizde ona tabi olduk ve konu cok dagitmadan anlatmaya calistim insallah baska kunular hakkindada insallah baska bir zamanda anlatiriz insallah,saygilarimla selamlar selamün aleyküm,Zül-Karneyn
|
Okudunuğunuz yazı toplam 1091 kere görüntülenmiştir.
|
20 Kasım 2009 Cuma 23:23:50
Nuh aleyhisselamın oğlu Yafes’den gelen Peygamber veya nebi diye dillendirilen
Bazı kaynaklar onu İskender diye sandı Nuşirevan-ı Adil diye bazısı andı
Zülkarneyn ismi değil, O zatın lakabıydı İran kralı Kisra (Hüsrev) olduğu sanılırdı
Bazı kaynaklar der ki İbrahim zamanında Hacca gitti Zülkarneyn (A.S.) İbrahim’in (A.S.) yanında
Teyzesinin oğluydu Hızır aleyhisselam Hem Hızırı (A.S.) yapmıştı ordusuna kumandan
Yecüc ve mecüc kavmi zulmeder insanlara Zülkarneyn (A.S.) bir set yaptı koruyarak onlara
Hakim oldu Asya ya ve de tüm Avrupa ya Hedefi aldı tevhidi insanlara yaymaya
Yalvararak Rabbine istedi güç ve kudret Dümetül cendelde o ayrıldı insanlardan
Yahudiler Mekke'ye gelerek peygambere Tevrat’ta ismi geçen peygamberi sordular
Şöyle dediler onlar hep bizden öğrendiğin Musa (A.S.) İbrahim (A.S.) ile Ademi (A.S.) bildirirsin
Tevrat’ta tek bir yerde adı geçen peygamber Ondan bize haber ver dediler peygambere
Rabbim kehf suresinde bildirdi hem Resule Resul cevapla dedi Zülkarneyn (A.S.) dir bu kişi
Ey Muhammed sana Zülkarneyn’in hakkında Sorulan sorulara de ki size ben ondan
Öğüt ve hatırlama bilgisi vereceğim Kehf:83 Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık
Ulaşmak istediği her konuda yol verdik Kehf:84 Derken o bu yollardan birini tutup gitti Kehf 85
Sonunda o ulaştı güneşin battığı yere Güneşi batıyor buldu kara bir balçıkta
Orda bir kavim gördü Zülkarneyne dedik Ey Zülkarneyn bu kavmi ya cezalandırırsın
Ya da onlar hakkında iyiliği seçersin Kehf 86 Dedi kim zulmederse azaplandırırız onu
Sonra da döndürülür o mutlaka Rabbine Görülmemiş azapla (elbet) cezalandırır Kehf:87
Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu. Kehf:89 Nihayet o güneşin vardı doğduğu yere
Güneşten koruyacak bir siperleri yoktu Güneşin doğduğunu gördü kavmin üzerine Kehf:90
Sonra yine bir yol tuttu Kehf:92 Zülkarneyn İki dağ arasına nihayet yetişince
Bunların önlerinde hemen hemen hiç bir söz Anlamayan bir kavim bulmuş idi (orada) Kehf:93
Ey Zülkarneyn dediler, Yeryüzünde bozguncu Ye’cüc ve me’cüc ile bizimle arasına
Bir set yapman şartıyla sana vergi verelim Kehf:94 Dedi ki hayırlıdır Rabbimin verdikleri
Servet ve saltanatım vereceklerinizden Bana yardım ediniz siz bana gücünüzle
Sizin ile onların aranıza aşılmaz Sapasağlam bir engel hemen oluşturayım Kehf:95
Bana getirin dedi demir kütleleri(ni) Nihayet dağın iki ucu denkleştiğinde
Körükleyin ateşi demir kor olana dek Bana bakır getirin üzerine bakırı
Eriterek dökeyim. (Kehf:96) Artık ye’cüc ve me’cüc Onu aşamadılar ve de delemediler Kehf:97
Zülkarneyn bu Rabbimin bir rahmetidir dedi Vadi gelince Rabbim bunu yerle bir eder
Rabbimin vadi haktır (Kehf:98) dedi elbet Zülkarneyn Medine ile Şam’ın arasında bulunan
Dümet-ül Cendel diye adlandırılan yerde Ayrıldı insanlardan kendi yalnız kalarak
Alemlerin Rabbine hem Zülkarneyn İbadet ve tatla geçirdi zamanını
Teslim etti ruhunu en sevdiği varlığa Hayatı bir örnekti elbette insanlığa
Rivayet edilir ki yine o civarlarda Tehame dağı denen bir yere defnedildi
Selam olsun ey nebi sana ve nebilere Selam olsun elbette bu yoldan gidenlere
SİNAN KARAKAŞ
SELAM VE SAYGILARIMLA
|
|
|
Blog'a yorum yazabilmeniz için üye olmalısınız.
Üye değilseniz üye olmak için tıklayın.
|
|