İBİK İLE GÜBÜK

Neredeyim? İBİK İLE GÜBÜK yazısı
Yazı

İBİK İLE GÜBÜK

Yıllar su gibi akıp geçiyordu. 1980’li yıllardı. Sağlık müdürlüğünde görev yapıyordum. Yer Yozgat İl Sağlık Müdürlüğüydü. Genç Memur Ali, göreve başlayalı tam dört ay olmuştu. İl Sağlık Müdürü Dr. Nizamettin Gündüz dört aylık memur Ali’yi makamına çağırdı.
Dr. Nizamettin Gündüz:
“Ali yavrum! Çocuk yuvasında bir kız, bir erkek iki kardeş var. Onlar, Sinop çocuk yuvasına götürülecek. Sinop’a giderken sen onlara refakat edeceksin” dedi. Verilen bu emire itiraz etmek mümkün değildi.
Ali:
“Emredersiniz efendim” dedi. Ali, görev yazısını eline aldı, çocuk yuvasına gitti ve orada kalan yurt çocuklar ile tanıştı. O yıllarda çocuk yuvası İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı bir kurumdu. Gerekli bütün yazışmalar yapıldı. Hemen yola çıkılacaktı ancak akşam olduğu için seyahat ertesi güne kaldı. Ali, iki kardeş olan İbrahim ve Hatun’u alarak kendi bekâr evine getirdi. Eve geldiklerinde sanki bir duygusal bağ oluştu. Akşam yemeğini beraberce afiyetle yediler ve sohbet ettiler. Anadolu’nun o zamanlar kederi midir nedir yatak tutak yoktu. Evlerde tek yatak olurdu. Ali’nin evinde de tek yatak vardı. Yatak tek olduğu için üçü de beraber tek yatakta yattılar. Sabah uyandıklarında birbirlerine sımsıkı sarılmışlardı. Yurt çocukları yıllar sonra ev ortamındaydılar. Burası onlar için çok güzel bir ortamdı. Evde güzelce kahvaltı yapıldı. Yolculuk için bütün hazırlıklar tamamlandı.
Sabah Sinop’a hareket saati geldi. Çocukların ikisi de bedenen zayıf olduğu için Ali ve çocuklar iki koltuğa oturdular. Yani üçü iki koltuğa yerleştiler. Ali yolculuk esnasında onları hiç üzmedi. Yolda canları ne çektiyse aldı. Bir dediklerini iki etmedi. Onları çocukları kardeşleri gibi seviyordu. Çocuklar da cana yakın Ali amcalarından çok memnun kaldılar. Ali ile çocuklar arasında kısa sürede sarsılmaz duygusal bir sevgi bağı oluştu. Yolculuk esnasında birbirlerine unutmayacakları isimler oluşturdular. İbrahim’e İbik, Hatun’a Gübük, Ali’ye ise Reis lakabı taktılar. Birbirlerine çağırırken bu yeni isimlerle sesleniyorlardı. Yolculuk esnasında bol bol sohbet ediyorlardı. Bu güzel yolculuk asla bitmesin istiyorlardı.
Aralarında sohbet ederken İbrahim:
“Reis! İleride çok zengin olacağım. Kız kardeşime bakacağım. Onu ele güne muhtaç etmeyeceğim. Alimallah arkasında dağ bibi abisi var” dedi. Uzun yorucu bir yolculuk sonunda Sinop’a ulaştılar. Terminalde otobüsten indiler ve Sinop Çocuk Esirme Yurdu’nun yolunu tuttular. Kuruma vardıklarında çocuklar anne babalarını hatırlamıyorlardı bile. Şimdi ilkokul beşinci sınıfa geçmişlerdi. Yurda giriş işlemleri yapıldı. Ali, o gece kurumda misafir olarak kaldı. Çocuklar, Ali amcalarından ayrılacakları için çok üzülüyorlardı. Aralarında yine koyu sohbet başladı. Bu sohbet başka bir sohbetti. Bu sohbet ayrılış sohbetiydi. Birbirlerine sürekli mektuplaşma sözü vererek zor olsa da Ali amcalarından ayrıldılar. Ali, görev yeri olan Yozgat il Sağlık Müdürlüğü’ne tekrar döndü. Ali ve çocuklar, yıllarca bıkmadan usanmadan yazıştılar. Bu uzunca mektup yazışmaları zamanla azaldı. Yıllar sonra mektuplar kesildi…
Günler, aylar ve yıllar çok çabuk geçiyordu. Ali, çok uzun yıllar sonra bir iş seyahati için Ankara’ya gitti. Ankara’da gece konaklaması için bir otele gitti. Otelin resepsiyonuna uğradı.
Resepsiyon görevlisi:
“Abiciğim, otelimizde kalacak yer yok fakat bir kişi önceden yer ayırtmıştı hâlâ gelmedi. Kimlik bilgilerinizi bana verin. Biraz bekleyelim. Eğer o müşteri gelmezse sizi onun odasına yerleştirelim” dedi.
Resepsiyon görevlisi kimliğe bakınca:
“Oooo Beyefendi siz Yozgatlı mısınız?” dedi.
Ali:
“Evet, neden sordun?” dedi.
Resepsiyon görevlisi:
“Patronun emri var. Bütün Yozgatlılar için ayrıcalık var” dedi. Oteldeki görevli kimlik bilgilerimi otel müdürüne götürdü ve masasının üzerine koydu. Otel görevlisi, Müdür Bey’in çayını içmeleri için kendisini odasına davet ettiğini söyledi.
“Müdür beyin odasına girdim. Müdür Bey, beni önü düğmeli ayakta bekliyordu. Bir adam odanın bir köşesinde akşam namazını kılıyordu. Namazını bitirdi ve müdürün masasına oturdu. O sıra bir yandan da benim kimlik bilgilerime bakıyordu. Adam bir anda terlemeye başladı. Buram buram terliyordu. Ayağa kalktı, nefes almakta güçlük çekiyordu.”
Müdür: “Efendim” dedi ve adama bir bardak su getirdi. Adamın işareti ile camlı yan odaya geçtiler. Telefon görüşmelerinin ardı arkası kesilmiyordu. Hareketli anlar bitmiyordu. Bir kovalamaca vardı dairede. Doğrusu olup biteni ben de merak ediyordum. Korktum ne oluyor diye. Birkaç kişi odaya girdiler.
Odaya giren şahıs bana:
“Beyefendi çok özür dilerim. Ben otel sahibiyim. Gördüğünüz yan apartmanda yaşlı anam yaşıyor. Yozgat’ı çok seviyor. Eğer kabul ederseniz, bir çay içmeye davet ediyorum sizi” dedi. Ali bu duruma çok şaşırdı. Acaba ne oluyordu? Bilemedi. Ali bu teklifi kabul etti. Yaşlı kadının ikamet ettiği eve gittiler. Eve ulaştıklarında, içeride ismi Saadet olan çok güzel, nur yüzlü bir hanım oturuyordu.
Adam:
“Saadet anne! Günlerce beklediğiniz Yozgatlı misafirimiz geldi” dedi. Saadet Teyze çok memnun oldu. Mutluluktan gözlerinin içi gülüyordu. Namazın nuru alnında ışıldıyordu. Ali, Saadet Hanım’ın elini öptü. Adam, Ali’den bir dakika müsaade istedi, biraz sonra bir bayan ile içeri girdi. Adam ile içeri giren bayan bir bilseniz sevinçten nasıl ağlıyorlardı…
Bu olanlar, Ali’nin şaşkınlığım bir kat daha artırdı.
Ali:
“Allah’ım neler oluyor?” dedi kendi kendine. Bir türlü merakını gideremiyordu.
Ali’yi getiren adam içeri girince:
“Ali Reis! Hoş geldin.” Ben, İbik; bu da kız kardeşim Gübük” dedi. Bu sözleri duyunca benim nefesim kesildi, oracıkta donakaldım. Bir anda bir birimize sarmaş dolaş olduk ve dakikalarca ağladık. Birbirimizi yıllarca göremediğimiz hasretliğin sevincini doyasıya yaşadık. Bir insanı sevmenin, kalbinde yer etmenin önemini bir kez daha anladım. Evdeki hasret yüklü sohbetimiz sabaha kadar sürdü.”
İbrahim sohbetine şöyle devam etti:
“Reis, Sinoplu zengin bir iş insanın kendisini ve kız kardeşini evlatlık aldığını; bu zengin iş insanın İstanbul, Ankara ve İzmir’de otellerinin olduğunu ve babalarının vefat ettiğini, Saadet annelerinin Ankara da yaşadığını” söyledi. “Ayrıca kız kardeşi Hatun ile oteli denetlemeye geldiklerini” söyledi.
Yıllar sonra şaşırdıkları, beklemedikleri sürpriz bir buluşma oldu. Bu buluşma ile yılların hasretini giderdiler. Ali Reis, İbik ve Gübük’ün dostlukları uzun yıllar sürdü…

22.01.2023
Yozgat
(c) Bu eserin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Eserin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Kibir postuna bürünen nefsinin peşinden gider.

İDRİS ÇETİN

Kibir postuna bürünen nefsinin peşinden gider.

Kategoriler
Yeni Şiirlerim