FİRARIM SAFİYETTEN
- Güneri Yıldız
- 13 Aralık 2013 Cuma
- 3818 okunma
Bilirim ki aldırmazsın, “olma”, desem “lafazan”
Bilirim hiç ders almazsın ebedi nasihatten
Göz yuman kim; yoksa ben mi; ondan mı oldum azan
Yürürüm, görün, koşarım; sanmayın bu sıhhatten
Sıhhati ben kaybedeli çok oldu gizliyorum
Sıhhati ah! Şimdilerde, kuşlarda izliyorum
Belirsizken gökte duman iz kalmaz afiyetten…
Seyret metruk sokaklarda doğuşunu güneşin
Hızla akan huzmelerle toza karışmış ışık
Kupkuru toprağa batan saban sen ol ve eşin
Şimdi, ah ki çözemedim; şimdi her şey karmaşık
Karmaşık o duyumsanan algıyı isimleyip
Karmaşık yoldan giderim çevreyi resimleyip
Irayıp koptum gerçekten; firarım safiyetten…
Bir belirsiz zaman idi kulakta ses çağladı
Dün mü geçtim? Unutmuşum; kaçıyordum beladan
Yol üstünde biri tuttu biri beni bağladı
Şeffaf iple ve sonra da attı arşı aladan
Arş üstünden yer altına ediyordum seyahat
Arşa kadar tüm mahlûkat seyretti beni; heyhat…
Ben, işte böyle dağıldım boş yere, keyfiyetten
Gördüğüm tüm ağaçları gözlemledim hayretle
Boylar uzun, dallar geniş…; gövdeler boğum boğum
Ben ki çıkmak istedikçe umutla ve gayretle
Her dal hemen başka dalla birleşip yaptı doğum
Doğum günü kutluyordu ne çok insan doğmadan
Doğumla can uyanmalı karanlıklar boğmadan
Pusulasız yola çıktım, kayboldum zafiyetten
***
Geldim ya işin sonuna; şimdi yaparsam özet;
Bilirim ki aldırmazsın, “olma”, desem “lafazan”
Göz yuman kim yoksa ben mi; ondan mı oldum azan
Seyret metruk sokaklarda doğuşunu güneşin
Kupkuru toprağa batan saban sen ol ve eşin
Gördüğüm tüm ağaçları gözlemledim hayretle
Ben ki çıkmak istedikçe umutla ve gayretle
Rahmetine sığındım Rab; “garip kulunu gözet…”