ŞİMDİ ÇAĞLA TADINDA NEŞEM…
- Güneri Yıldız
- 8 Aralık 2013 Pazar
- 2786 okunma
Gerçekliğin gözesinden kaynamaz asla yalan
Nem damlar buluttan
Su olmadan
Üstüme gelir dört duvarıyla hanem
Yalnızlık algısı mı aklı böyle çeldiren
Kaybolup karanın içinde birden
-Bir göz kırpma süresinde-
Kuraklık başlar
Çoraklaşır yüreğim
Soyutlanırken bedenden er halime dönüşüp
Kâbuslarla bölünmeden düşümde
Yakalarım ellerini, sevgili
Yüzün çimlerin kırpılmış yeşili kokar
Gözlerin çürümüş tohum mu yoksa
Ölümsü bakar
Rastgele dolaşır karamsı taşlar üstünde
Başımın -bu kadar büyük olması neye alamet-
Haşlanmış pancar yaprağı
Umudum can çekişen serçeye döndü
Batan günün ardından
Yakamozlar oynaşır ışıl ışıl
Ay doğar
Masmavi suya vurgun
***
Dalgalar şaha kalkmış alabildiğine hırçın
Kıyıda köpük söner istemsiz
Öfkeli bir yıldırım geldi-geçti saçımın her telinden
İtilip bir kenara toplanarak düzensiz
Balıklar göç ediyordu tek tek ve de sistemsiz…
Dilden çıkan özensiz sözlerle öylesine
Gittim en uca onca yıldır
Dilinin ucundayım –düşür artık-
Gözünde kar dondurdum
Damıtılmış yalnızlık düştü her dem payıma
***
Kurallarını bilmeden girdiğim şeyin nesine takılmıştım
Ki sonra kuzey tarafı kararmış yontusuz taşa dönüştüm...
Taşlar bana sırıttı…
Hayat mı.. sorma gitsin
O en başta kırıttı….
…
Kalbe dolar benekler göz göz oylumlu, desen de/sen
Vızıldayan arıdır zihnimi bulandıran
Gürültüler arasında sıkışan beden köhner
Uzar damar
Kanım donar içinde resen
-Uzun lafın kısası okyanusta yol alan gemilerin
Demir attığı kıyıda uğrak noktasıyım kaçakların
…
Şimdi çağla tadında neşem…
Olsa idi ellerin ellerimde
Daha ne isterdim
Dünyada bundan başka
Hani pekmeze katıp yediğim diş diş kar
Gün gelir içerimde senden kalma anılar
Derinlerde durmadan bir yerleri yakar